Markaların sosyal medya iletişimi ve pazarlamasına ilgisi her geçen gün artıyor. Özellikle nihai tüketici ürün ve hizmetleri sunan (B2C) markalar yaygın biçimde Facebook, Twitter, Instagram, Foursquare gibi platformları kullanmaya çalışıyor. Bu ağlar üzerinden tüketicilerle/müşterilerle bağ kurmaya, etkileşim yaratmaya gayret gösteriyorlar.

Açıkçası veri iletişim hızlarının ve  mobil penatrasyonun daha da artmasıyla iletişimin ve pazarlama süreçlerinin gelenekselden dijital kanallara doğru kayması daha da hızlanacak. Bu kapsamda markaların organizasyon yapılarında ve hizmet süreçlerinde “internet, dijital pazarlama, sosyal medya” kavramları çok fazla konuşuluyor ve planlanıyor olacak.

Benim bu yazıda özellikle üzerinde durmak istediğim B2B markaların, yani temel iş projeleri ve süreçleri işletmeler arasında ilerleyen markaların sosyal medya kullanımına ilişkin olacak.

Nihai tüketici odaklı (B2C) markalarda Facebook, Twitter gibi platformlar etkili sonuçlar ve fırsatlar yaratmasına karşın, temel ve hedef müşteri ağları başka işletmeler olan markalarda dijital iletişimin temel unsurları bu platformlar olamaz. Elbette iletişim sürecinin, sepetin bir parçası olarak planlanır ve kullanılabilir ama temel unsur olamaz.

O halde, dijital iletişimde, sosyal medya planlamasında B2B’lerde ne kullanmalı?

Bu soruya vereceğimiz yanıtın özü aslında hedef kitle tanımlamanızla başlar. Soru şu: “Ben iş projem, ürün ve hizmetlerim kapsamında kime ulaşmalıyım?”

Bu soruya vereceğiniz kritik yanıt sizin nasıl bir dijital iletişim/sosyal medya planlaması yapmanız gerekeceğinin de temel yanıtını oluşturur.

Bir ara mamül üreticisiyseniz ya da ürün ve hizmetinizin muhatabı doğrudan bir başka işletme ise sektörel olarak faaliyet alanınızın sınırları, bu sınırlar içerisindeki hedef müşteri kitleniz de bellidir. Genellikle bu müşteri kitlesi, milyonlardan, yüzbinlerden, hatta çoğunlukla onbinlerden oluşmaz. Müşterilerinizi birebir ya da potansiyel müşteri olarak tanıma olasılığınız da yüksektir.

B2B planlamanızda odaklanmanız gereken iki temel nokta vardır; birincisi bu B2B markaları için “ürün ve hizmet değerlerinizi” anlatabileceğiniz bilgilerinizi sunmak, ikincisi, bu bilgileri ulaştıracağınız bu markaların “eşik bekçileri” dediğimiz karar verici CEO’ları, sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, satın almacıları gibi temsilcilerine ulaşmanızdır. Birincisinde, marka ve hizmet değerlerinizi sunarak pazardaki “farklılığınızı” vurgular ve “farkındalık” yaratırsınız; ikinci aşamada ise bu farklılık ve farkındalığın satın almaya dönüşmesini teşvik edersiniz.

B2B sosyal medya iletişim süreçlerinde ürün ve hizmet değerlerinizi anlatabileceğiniz en önemli araçlar “kurumsal bloglardır”. Sektör profesyonelleriyle kuracağınız en iyi iletişim platformları ise “Linkedin” ve “Twitter”dır.

İnternet günlükleri de dediğimiz bloglar ile dijital iletişim süreçleriniz de büyük farklılıklar yaratacağınız kesin. Kurumsal bloğunuzla ilgili dışardan profesyonel destek alsanız da özellikle beyaz yakalı çalışanlarınız blog süreçlerini kavraması ve katılması büyük önem taşıyor. Aslında sektöre ve potansiyel müşterilerinize temel değerlerinizi taşıyacak, iş ilişkilerinizin temel organik bağlantısını kuracak olan da bu çalışanlarınız olacak.

Kurulsal bloglarınız için içerik geliştirirken dikkat etmeniz gereken noklar var. Kaliteli blog içerikleri, mevcut ve potansiyel müşterilerinizin soru ve sorunlarına getirdiği açıklayıcı, heyecan verici bilgilerle, onlarla bağ kurmanızı, zihinlerinde yaratacağı ışıklarla size yönelmelerine neden olan içeriklerdir.

Peki kaliteli içerikten kastettiğimiz ne? Hedef müşterilerinizin pazarda yaşadıkları sorunları ön görmeniz, tanımlamanız ve bunları çoğunlukla kuru, mekanik bilgilerden ziyade, bir hikaye içerisine oturtarak anlatmanız önemli. Blog içeriklerini değerli kılan da budur.

İnsanlar hangi düzeyde olurlarsa olsunlar hikayeleri severler. Bu hikayelerin içerisinde bilgi, coşku, heyecan her şey olmalı. Bu içerikler (bilgiler) müşterinizin yararını düşündüğünüzü, onun için kaygılandığınızı hissettirmeli, göstermeli; bir coşku yaratmalı…

Elbette sıklıkla bir ürün sunumunuzu içeren blog içerikleri oluşturabilirsiniz. Ama yalnızca ürünlerinizi değil, hizmet sunumunuzu, sektöre ilişkin bakışınızı, kendi markanıza ilişkin farklı içerik zenginliğini de bu blog içerikleri kapsamında değerlendirebilirsiniz. Yani blog içerikleri her türlü “değerlerinizi” içerebilir.

Özellikle ürün ve hizmetlerimizle ilgili blog içerikleri hazırlarken, 4 temel unsura yanıt getirmesi gerekir. Bunları ne kadar içerirse kaliteli bir blog içeriği olacaktır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

“1) Müşterilerin yaşadığı sorunlar neler? 2) Bu sorunların yarattığı kayıplar neler? 3) Ürünün/hizmetin sağladığı faydalar ve özellikleri neler? 4) Ürünü/hizmeti kullanmakla nasıl bir fırsat yakalayacaklar?”

B2B markaları sosyal medya süreçlerinde blogların gücünü henüz keşfedemedi. Sektör ve müşteri sorunlarına çözüm içeriklerinden oluşan kaliteli bloglar orta ve uzun vadede dijital iletişim süreçlerinin katkısıyla markanıza mutlaka yeni fırsatlar yaratacaktır.

İnsan kaynağınızın “dijital aklını ve kapasitesini” yükseltmeniz bu süreçte hayati öneme sahip. Çünkü temel bilgi, veri ve pazarla organik ilişkiye sahip olanlar bu çalışanlarınız. Hem bloglar için zengin içeriğe kaynaklık ederken, hem de üretilen içeriklerin Linkedin, Twitter, Facebook gibi kanallar üzerinden hem bireysel hem de kurumsal olarak dağıtılmasına olanak tanırlar.

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.