Bir yazıya başlanabilecek en tezcanlı cümleyle başlayalım: Buna mecbursunuz!

Dikkat edin, “tercih etmelisiniz” demiyorum; mecbursunuz! Ya da tersinden ifade edelim; işlerinizi ve müşterilerinizi zaman içerisinde rakiplerinize kaptırmak istiyorsanız, sosyal medyaya duyarsız kalmaya devam edebilirsiniz! Tercih sizin…

Sosyal medya” kavramını duymayan kalmadı. Sosyal medya, deyince kimisi büyük heyecana kapılıyor, kimisi ise “boş verin bunları” havasında.

Sosyal medya mutlaka yer alınması gereken bir yer mi, ya da bir çırpıda “boş verilerek” kenara çekilebilecek kadar basit karar alanı mı?

Açıkçası bu yazıda sizleri sosyal medyaya ilişkin istatistiklere, rakamlara boğarak, “Bakın, işte insanlar dünyanın her ülkesinde yaygın biçimde sosyal medya ağlarını kullanıyor; insanlar kendi aralarında konuşuyor” cümleleriyle sosyal medyanın rüştünü ispat etmeye çalışmayacağım.

Keza sosyal medyaya ilişkin ilginiz varsa zaten bugüne kadar bunları bolca okudunuz, farklı kaynaklardan okumaya da devam ediyorsunuz. Açıkçası bu yöndeki yazılar, haberler de bu saatten sonra gereksiz yere zaman harcamaya bedel.

Bana göre, sosyal medyanın rüştünü ispatlama çalışmalarının dönemi geçti. Artık önemli olan, “nasıl” yer alacağınız sorusuna yanıt bulabilmek. Hele hele şirketler ve markalar açısından bu yanıtı arayıp bulmak giderek hayati bir hal almaya başladı. Bu yazının temel odağı da bu açıkçası.

Bu yazıda rakamlarla zihninizi bulandırmaktansa, zihinsel olarak ufuk açıcı, size naçizane yol gösterici olabilecek bir takım fikri izler paylaşmaya çalışacağım.

YENİ İLETİŞİM, YENİ TÜKETİCİ VE YENİ EKONOMİ

Birincisi, iletişim şekli insanların son 20 yılda aşama aşama değişti. Kabul edin, artık kontrol sizde değil. Herkes herkesle her şeyi konuşuyor. Yani değişen iletişim, insanların düşünme, karar verme, tercihte bulunma şeklini, zaman ve mekandan bağımsız olarak değiştirdi.

İkincisi, “tüketicinin karar verme süreci ve şekli” değişti. Yeni iletişim sürecinin yarattığı fırsatlarla tüketici ürün ve hizmetlerle ilgili bilgilerin her boyutuna aşağı yukarı hakim olmaya başladı. Tüketici, ürün ve hizmetin niteliği, niceliği, fiyatı ve akla gelebilecek hemen her bilgiye farklı kaynaklardan ulaşıyor. Tüketicinin arkadaşları, yakın çevresi ve tanımadığı ama ilişkide olduğu binlerce kişinin “deneyimleri”, ürün ve hizmetleri talep edip etmemesini belirler oldu. Markadan bağımsız olarak işleyen bu bilgi ağı markaların giderek pazarlama ve satışlarında belirleyici olmaya başladı.

Üçüncüsü, bu yeni iletişim süreci ve değişen tüketici karar verme süreci ve şekli, yeni bir ekosistem yarattı. Yeni ekonomi diye adlandırdığımız bu ekonomik yapı, ürün ve hizmetlerin stoklanması, dağıtımı, fiyatlaması ve daha onlarca unsuru kökten değiştirmeye başladı. Yeni ekosisteme uyumlu firmaların (e-ticaret siteleri, e-pazaryerleri) yeni ekonomi verileri geleneksel işletmeleri zorlamaya başladı. Halen karma bir ekonomi sürecindeyiz. Ama ivme yeni ekonomi için yukarı, geleneksel ekonomi için aşağı yönde ilerlemeye devam ediyor. Bu tablo hemen her sektör için geçerli.

ŞAPKANIZI ÖNÜNÜZE KOYUP KARAR ALMA VAKTİ

Aslında özü itibariyle burada konu yalnızca sosyal medya da değil. Sorun ve çözümünüz daha geniş bir yelpazede. Önemli olan hızla yükselen bu “dijitalleşme” sürecini kavrayıp, ihtiyaçlarınız oranında bir çözüm paketi geliştirip içerisinde yer almanızda. Sektörünüz ve firmanızın (markanızın) yapısına göre bir planlama ve entegrasyona yönelmelisiniz.

Sosyal medya iletişimi/pazarlaması, dijital pazarlama, e-posta pazarlama, dijital malvarlıklarınız (web siteniz, online medya kanallarınız, sosyal medya platformlarınız ve benzeri) sizin bu dijitalleşme sürecinizin birer parçası.

DUYGUSAL SERMAYE VE SOSYAL MARKA

Ama her halde en önemli parçalarınızdan birisi sosyal medyadaki varlığınızdan oluşuyor. Çünkü, yukarda da aktarmaya çalıştığım gibi değişen iletişim süreci, satın alma kararlarındaki değişiklik ve yeni ekosistemin bir gerçekliği var: Tüketici artık kalbiyle karar veriyor. Satın alma kararı ve ikna psikolojisinde büyük bir dönüşüm yaşanıyor.

“Duygusal varlıklarınız” bu süreçte kritik bir hal almaya başladı. Ne demek duygusal mal varlığı?

En ucuza satmak ya da bunu destekleyici bir takım avantajlar sunmak her zaman için yeterli olmayabilir sizin için. Keza artık tek bir kişiyi değil, ürün ve hizmetinizle birbirlerini etkileyebilecek bir ürün ve hizmet kültürüne ihtiyacınız var. Doğrusu bunun bugüne kadar oluşturulmuş ve size bir formülle sunulabilecek bir yolu da yok. Bunu ancak ürün ve hizmet süreçlerinizin bütünüyle siz planlayabilir, uygulayabilir ve başarabilirsiniz. Ne demek istiyorum? Daha açık ve net yazayım.

İşinizi ve hizmetinizi öylesine sahiplenerek ve kendinizi müşterinize/tüketiciye öylesine adayacaksınız ki, tek gayeniz müşterinin sizin ürün ve hizmetinizle tam bir mutluluk yaşasın! Şeffaf olmak, dürüst olmak, hataları kabul etmek ve bu hataları telafi etmek yeni ekonominin en önemli “üretim/hizmet aracı” haline geldi.

Eğer bunu yapmazsanız, artık bilin ki tüketici “deneyimleri” yeni iletişim fırsatlarıyla yayılıyor. Bu nedenle, eğer işinizi, markanızı geleceğe taşımak, yeni fırsatlardan yararlanmak istiyorsanız ne tür iş yaparsanız yapın, ciddi anlamda “duygusal sermaye” yatırımı yapmaya başlamalısınız. Duygusal sermayenizi büyüterek, ürün ve hizmetlerinizi “sosyal marka”ya dönüştürmelisiniz.

Yeni ekonomide farkına varmanız gereken önemli bir unsur var. Firmanın/markanın yasal sahibi ve işleticisi siz olabilirsiniz, ama cironuzu ve bilançonuzu oluşturan müşterileriniz artık sizin markanızın gerçek sahipleri. Öylesine bir aidiyetlik duygusu oluşturmalısınız ki, bağlı müşterileriniz işinizi ayakta tutsun! Bir nevi markanızı tüketicinin “ailesinin bir ferdi” konumuna getirmelisiniz!

Bunca sözü elbette dönüp dolaştırıp getireceğim yer sosyal medya. Bir blog, Facebook sayfanız, Twitter hesabınız, Youtube kanalınız, ve diğerleri sizin hedef kitlelerinizle “kalpten” bir bağ kurabileceğiniz mecralar. Ama hepsi kendi başlarına “teknik” birer araçlar. Önemli olan sizin onları nasıl kullandığınız, nasıl iletişim ve ilişki geliştirmek için birer araca dönüştürdüğünüz. Bu yazının devamında “içerikle pazarlama” (content marketing) üzerine başka bir analiz daha bulacaksınız. O bölümde sosyal medyanın “kalbinin” içerik olduğunu aktarmaya çalıştım. Yeni dönemde hep birlikte içerik geliştirme üzerine kafa yoracağız. Markanızla ilgili nasıl bir içerik üretmelisiniz ki, bu içerik hedef kitlenizle bir iletişim ve ilişki fırsatı yaratsın? İşte temel sorunuz bu olacak.

KAMPANYA VE YARIŞMALAR YETER Mİ?

Sosyal medya adına bugüne kadar yapılagelenlere baktığımızda bu sürecin büyüklü/küçüklü tüm markalar açısından öğrenmeyle geçtiğini söyleyebiliriz. Bu öğrenme hali markaların yanı sıra sosyal medya danışmanlık hizmeti veren hemen herkes için de geçerli. Hatta global düzeyde. Ama artık bildiğimiz bir gerçek var: Markanızın içi, ürün ve hizmet değerleriniz hedef kitleniz için her şeyden çok değerli. Tüm içerik stratejinizi bu temel üzerine oturtmalısınız.

Facebook ve Twitter ağırlıklı sürdürülen ve özünde de armağanlar, yarışmalarla oluşturulan topluluklar (ki bu topluluklar son dönemde ‘kampanya mirasçıları’ olarak adlandırılıyor) yukarıda anlatageldiğimiz sizin duygusal sermaye oluşturmanıza ve sosyal marka yaratmanıza yetmez. Ayrıca temel unsurunuz da bu değil. İnsanları eğlendirseniz, hoş vakit geçirmelerine imkan sağlasanız da, ürün ve hizmetlerinizin talep görmesini ve orta/uzun vadede karlılığınızı artıran özellik satışlarınız artmasıdır. Facebook ya da Twitter takipçileriniz çok güzel yarışma düzenlediğiniz ya ad armağanlar verdiniz için sizden alışveriş yapmaz. Tüketiciyi ikna edecek “değerlerinizi” göstermeden satışı başaramazsınız. “Neden sizin ürünüz ve hizmetinizi satın almalıyım” sorusunun altını doldurmalısınız. Bunu da hedef kitlenize ürün ve hizmetinizin en iyisi olduğunu zekice, samimi, ikna edici, tüm doğallığınızla, ayrıntılı biçimde anlatarak başarabilirsiniz. Temel odağınız, ürün ve hizmetiniz ne, nasıl yapıyorsunuz, güvenlik ve güvenirliliğinizi belirleyen nitelikleriniz neler, tüketici zor duruma düşerse nasıl yardımcı oluyorsunuz? Yılmadan, usanmadan, durmadan metin, fotoğraf, video, grafik gibi içerik unsurlarıyla bunları anlatmalı ve hedef kitlenizle bu içeriklerin buluşması için internetten, sosyal medyadan yararlanmalısınız.

İŞİNİZDE MUHTEŞEMSENİZ SOSYAL MEDYADA DA MUHTEŞEM OLABİLİRSİNİZ

Ve bu bölümün sonunda önemli bir not. Ne tür iş yaparsanız yapın, sosyal medya sizin için mükemmel fırsatlar sunuyor. Ama sosyal medyayla akşamdan sabaha bir çözüm üretmeniz, sonuç almanız mümkün değil. Sosyal medya süreci bir dostluk ilişkisinin gelişmesine benzer. Nasıl ki kimseyle birkaç güne dost olamazsınız, sosyal medyada da insanları üç beş güne markanıza bağlı topluluğun üyesi haline getiremezsiniz. Sosyal medya esas işiniz için size mükemmel bir zemin sunar; ama aslolan temelde sizin esas işinizi mükemmel düzeyde yapmaya adamış olmanızdır. Dünyada bugüne kadar esas işini berbat icra edip, sosyal medya sayesinde ihya olmuş bir firma/marka olmadı; bundan sonra da olmayacağına emin olabilirsiniz. Ama esas işini mükemmel yapıp, sosyal medya aracılığıyla bu mükemmelliklerini taçlandıran onlarca, yüzlerce örnek var.

MARKANIZI SOSYAL MEDYAYA HAZIRLAMANIN 7 AŞAMASI

  1. Zihinsel Hazırlık: Sosyal medyaya tüm ekibinizle birlikte zihinsel/kültürel olarak hazırlanmalı, organizasyonel gerekliliklerinizi, hedeflerinizi belirlemelisiniz.
  2. Organizasyonel Hazırlık: Sosyal medya stratejiniz kapsamında organizasyon içerisinde yeni sorumluluklar (departman ya da iş tanımları) belirlemelisiniz.
  3. Stratejik Eylem Planı: Sosyal medya operasyonunun bütünü marka içerisinde mi yürüteceğinizi, yoksa dışarıdan hizmet alımıyla entegre bir model üzerinden mi yürüyeceğinizi belirlemelisiniz.
  4. Uygulama: Sosyal medya uygulama planınızı(hangi sosyal medya ağlarını kullanacaksınız) içerik stratejinizi belirlemeli ve bu uygulama planınızı aksatmadan yürütebilecek tedbirleri almalısınız.
  5. Yönetim: Eylem planınızdaki karara göre sosyal medya operasyonlarınızı yönetmelisiniz ve bu yönetimi aylık ve üç aylık toplantılarla analiz etmeli ve başlangıçtaki hedeflerinizle uygunluğunu değerlendirmelisiniz.
  6. Ölçme/Değerlendirme: Sektör, firma, marka odaklı tüm süreçleri izlemeli (monitoring) ve kendi sosyal medya operasyonlarınızla süreci analiz etmeli ve organizasyonel/eylem/uygulama plan ve hedeflerinizi gerektiğinde revize etmelisiniz.
  7. Eğitim ve Derinleşme: İş kültürünüzü, insan kaynaklarının tümüne yaymalı ve sosyal medya hedef ve stratejinizi tüm ekip çalışanlarınıza benimsetmeli, sosyal medya operasyonlarınızın gönüllü, aktif bir parçası haline getirmelisiniz.

SOSYAL MEDYA NE DEĞİLDİR?

  • Sosyal medya kısa sürede sonuç alabileceğiniz bir alan değildir.
  • Sosyal medya reklam çalışması yürüteceğiniz yer değildir.
  • Sosyal medya doğrudan satış yapacağınız bir yer değildir.
  • Sosyal medya geleneksel medya gibi düşüneceğiniz bir alan değildir.
  • Sosyal medya sadece Facebook ve Twitter değildir.
  • Sosyal medyada en önemli olan takipçi sayısının çokluğu değildir.
  • Sosyal medya parayla satın alınmış sahte takipçilerle yönetilecek bir yapı değildir.
  • Sosyal medya ilgisiz, rastgele içerikler paylaştığınız bir alan değildir.
  • Sosyal medya yalnızca iletişim değildir.
  • Sosyal medya yalnızca sizin konuşacağınız, hedef kitlenizin dinlemeye mahkum olduğu bir yer değildir.
  • Sosyal medya “başkaları yapıyor bizde yapalım” diyeceğiniz bir alan değildir.
  • Sosyal medya işinizi kötü yaptığınız, ama sosyal medyadan yarar beklediğiniz bir yer değildir.
  • Sosyal medya her yeni platformu bilinçsizce hemen kullanmaya başlamak değildir.
  • Sosyal medya monitoring (izleme) sonuçlarına ilgisiz kalmak değildir.
  • Sosyal medya ucuz ve düşük bütçelerle yürütebileceğiniz bir alan değildir.

SOSYAL MEDYA İÇİN HANGİ ARAÇLARI KULLANABİLİRSİNİZ?

Sosyal medya için kullanabileceğiniz onlarca hatta yüzlerce platform bulunuyor. Önemli olan bu platformlardan hangilerinin markanız için gerekli ve yararlı olduğunu belirlemenizdir. Bazen hakkını vererek tek bir patformu yönetmek bile yeterli olabilir. Onlarca sosyal medya platformu bulunuyor. Ancak kullanım yaygınlığı ve sizin hedefleriniz açısında önemli olan ve “alet çantanız” olarak kullanabileceğiniz sosyal ağ platformları şunlar:

BLOG: İster tüketici yönü ağırlıklı bir marka olun, isterseniz işletmeler arası çalışan bir marka; bloglar önümüzdeki dönemde çok fazla önem kazanacak ve içerik stratejilerinin temel parçası olacak. İnternet günlükleri olarak tanımlayabileceğimiz bloglar ürün ve hizmetlerinizi anlatabileceğiniz, arama motoru dostu mükemmel araçlardır.

FACEBOOK: Sosyal medya denilince ilk akla gelen ve dünyada en çok kullanılan sosyal medya platformudur. Marka kimliğinize ve temel Facebook kurallarına uygun hazırlanmış marka sayfaları her zaman entegre planınıza bağlı olarak fırsatlar sunar.

TWITTER: Facebook’tan sonra yıldızı hızla parlayan sosyal ağ platformu olan Twitter, biraz daha fazla bilginin paylaşıldığı, dağıtıldığı bir kanal olarak mükemmel bir araçtır. Hedef kitlenize ulaşmak için mutlaka bir twitter hesabı oluşturmalısınız; ama düzenli olarak yönetmeniz koşuluyla.

YOUTUBE: Mobil iletişimin (akıllı telefonlar ve tabletler) yaygınlaşmasıyla birlikte Youtube gibi video kanalları çok büyük önem kazanacak. Ürün ve hizmetlerinizi anlatabileceğiniz video içeriklerini zekice dağıtmanız durumunda mükemmel fırsatlar yakalayabilirsiniz. Üstelik siz video içerik ürettikçe onlar kanalınızda durur ve yeni videolarınızla içerik zenginliğiniz yeni fırsatlar yaratır.

FOURSQUARE: Facebook, Twitter ve Youtube gibi bir kullanım yaygınlığı kazanamasa da henüz, lokasyon bazlı uygulama olan foursquare mobilleşme ve yazılımındaki iyileştirmelerle birlikte yeni gözde uygulama olabilir. Özellikle oteller, restaurantlar, eğlence yerleri gibi lokasyon bazlı mekanlar kendi stratejilerinde foursquare’den yararlanabilir.

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.