Dünyanın 2000’li yıllarından başından beri büyük bir değişim yaşadığı aşikar. Ekonomik, sosyal, siyasi değişimler harmanlanmış biçimde neredeyse dünyada etkilemediği ülke ve coğrafya kalmadı. En büyük değişim kuşkusuz ekonomide yaşanıyor. Maliyetler, iş süreçleri, rekabet koşulları, ülkelerin ekonomik üstünlükleri ve daha birçok unsur büyük bir değişim geçiriyor.

Dünya gerçek anlamda küresel bir köye dönüşüyor; bir yerdeki bir olay ve alınan bir karar anında bütün dünyayı etkiliyor. ABD Merkez Bankası FED’in aldığı bir karar anında dünyada fırtınalar estiriyor. Türkiye’deki Gezi Parkı protestoları bir bakıyorsunuz ertesi gün Brezilya’yı tetikliyor!

Makro düzeydeki değişim ve altüst oluşların altında mikro düzeyde, firmalar, işletmeler, tüketici kararları gibi alanlarda da değişimler yaşanıyor ama görünen o ki, bu değişim rüzgarlarına firmaların, markaların uyum sağlaması o kadar kolay olmuyor.

Ne demek istiyorum?

Örneğin, son birkaç yıldır, özellikle son 1 yıldır markaların sosyal medyaya ilgisi büyük oranda artmış durumda. Markalar, sosyal medya iletişiminden ve pazarlamasından yararlanmak ve milyonlarca insana online ağlar üzerinden ulaşmak istiyorlar.

İstemeleri doğal ve haklı bir talep ama açıkçası işin özünü henüz çözebilmiş değiller. Doğrusu, işin özünü çözmelerine yardımcı olacak profesyonel sosyal medya ajansları da henüz rüştünü ispatlayabilmiş değil.

Sosyal medya iletişimi, ne yazık ki marka gündemlerine hızlı biçimde sıcak satış ve pazarlamanın bir unsuru olarak girmiş durumda ve çoğunlukla ısrarla bu yanlış devam ettiriliyor. Zor olanı seçim (gerekirse müşteri kaybını göze alarak) markalara doğru yolu göstermesi gereken sosyal medya ajansları da işin kolayına kaçıyor ve marka yönlü gelen güçlü taleplere uyum sağlıyor.

Olmayan bir şeyi varmış gibi gösteremezsiniz

Peki, ne olması gerekiyor?

Yılmadan, usanmadan markalara sosyal medya iletişiminin ne olduğunun ve kendi organizasyonlarını bu yeni sürece uyarlamaları gerektiğini, anlatmaları gerekiyor!

Şurası açık, sosyal medya, markaların hedef kitlelerine, müşterilerine olmayan bir şeyi varmış gibi gösteremez. Oysa milyonlarca kişi Facebook’ta, Twitter’da, Youtube’da “olan şeyleri” konuşur!

Bu iki cümleyle neyi anlatmaya çalışıyorum. Eğer, siz sosyal medya hesaplarınız üzerinden, “En kalitelisi, en ucuzu, en temizi, en sağlamı, en güzeli, en güveniliri ve daha nice enleri” paylaşıyorsanız, “hakikaten” öyle olmalısınız! Paylaştığı mesajın aslını yerine getiremeyecek ya da getirmeyecek markalara hiçbir sosyal medya yönetimi ve iletişimi merhem olamaz! Aksine, marka hesaplarınızdan sürekli “olmadığınız” bir şeyi “varmış” gibi sürekli yansıtırsanız, vay halinize! Sosyal medyada hiç yer almayın daha iyi!

Ve sosyal medyada milyonlar hizmet değeriniz, kaliteniz neyse onu konuşur; kendinizi gizleyemezsiniz. Şeffaf dünyaya yeniden hoş geldiniz!

Dünyadaki bu büyük değişimi ve dönüşümü markaların kavrayamaması önlerindeki en büyük risk faktörünü oluşturuyor.

Ekonomik faaliyetlerini eski zihniyetle sürdürüp, yeni ekonominin neferi yeni nesil tüketicilere ulaşmak, onlarla iletişim ve ilişki kurmanız mümkün değil. Klasik bir pazarlama algısıyla sosyal medya iletişiminizi ilerletmeniz, markanızı milyonlarla buluşturmanız imkansız!

İnsan psikolojisini, tüketicilerin değer ve beklentilerini anlamadan, onların ruh ve zihin dünyasıyla bağlantı kurmadan, doğrudan satış mesajlarıyla sosyal medyada başarılı olamazsınız.

“En iyi benim, beni satın al” mesajlarıyla tüketiciye reklam tarzıyla dayatma yapmak yerine, “neden sizden almalıyım, benim için yarattığın farklılık ne; neden sana güvenmeliyim, benim için kaygılanıyor musun, göreceğim zararları önceden hesap ediyor musun?” gibi soruları sormadan ve müşterisini/tüketicilerini sahiplenmeyen, onlarla bu anlamda bağ kurmayan hiçbir markanın sosyal medyada ilerlemesi olası değil!

Kabul etmelisiniz ki, tüketici artık seçenek zengini ve bu seçeneklerin sunmuş olduğu ekonomik değer ve fırsatları sizin sunuş şeklinizden çok, bu ürün ve hizmetleri kullanmış “deneyim” sahibi çevrelerinin aktardığı bilgilere göre satın alma kararlarını yönlendiriyor. Bu aynı zamanda sizin ürün ve hizmet niteliklerinizi mükemmel deneyimler yaşatmaya ve bu deneyimlerin “sosyal çevrelerde” yayılmasına imkan vermeye odaklanmalısınız.

Siz işinizde mükemmel olmaya odaklanırsanız işte iyi bir sosyal medya planlamasının size mükemmel fırsatlar sunmasını bekleyebilirsiniz. Sosyal medya platformlarınız size mevcut ya da potansiyel müşterilerinizle önce “iletişim” devamında “ilişki” kurmanıza zemin hazırlar. Ama bu “iletişim” ve “ilişki” döngüsünde (temas anında) tüketicilere sunacak güçlü gerekçeleriniz (değerleriniz) olmalı. Ve sürekli bu iletişim/ilişki tüketiciye “neden sizden satın almalıyım” sorusuna ikna edici yanıtlar sunabilmeli.

İletişimde, tüketici kararlarında ve ekonomideki bu muazzam değişime rağmen markalar bu gerçekliğin ne derece farkındalar?

İşte temel sorun burada!

Hala birçok marka “neyi, nasıl ürettiğinden ve sunacağından” çok bir an önce ne kadar çok satarım telaşı içerisinde! Sosyal medya hesaplarını da bunun bir aracı sanıyorlar!

Böyle bir telaş içerisinde sosyal medyadaki varlığınızın size katkı sağlamasını beklememelisiniz.

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.