Dijitalleşme baş döndürücü bir hızla sürüyor. Sosyal hayatımızın her aşaması neredeyse akıllı telefonlarla işgal edilmiş vaziyette. İster bir kafede, ister işyerinde, ister maçta, isterse bir dost meclisinde, nereye kafayı çevirseniz herkes akıllı telefonuna kapanmış vaziyette…

Peki, bunca insan akıllı telefonlarıyla ne yapıyor? Boş vakit mi öldürüyorlar? Kim bilir belki de… Ama akıp giden gündelik yaşamın o sıradan dakikalarında sizin ticari işleriniz, kar ve zararınızla ile ilgili çok şey olduğuna emin olabilirsiniz…

Artık tam da “sohbet ekonomisinin” içindeyiz. Facebook’ta, Twitter’da, Yotube, Whatsapp, Snapchat, Instagram’da yazı, fotoğraf, videolar arasında “bilgi, eğlence” milyonlarca insan arasında anlık olarak dolaşıyor; duygular, deneyimler paylaşılıyor. Bu da gösteriyor ki “bilginin denetleyicisi” milyonlarca insan var artık karşımızda. O nedenle bugün alabildiğine şeffaf, alabildiğine dolaysız biçimde işletmeniz, markanız müşterileriniz, tüketiciler karşısında duruyor.

Peki, bu gerçeklik karşısında siz ne yapıyorsunuz; ‘sohbet ekonomisinin’ neresindesiniz? Sosyal medyayı, dijital ağları, dijital pazarlamayı nasıl kullanıyorsunuz?

Pazarınızı, müşterilerinizi dinlemek, onları anlamak ve isteklerine göre işlerinizi yönlendirmekle mi meşgulsünüz, yoksa burnunuzun dikine gitmekle, müşterilerinize ürün ve hizmetlerinizi dayatmakla mı teşvik-i mesai harcıyorsunuz?

Pek çok işletme yöneticisine soracak olsanız, çoğu iyi ürünler ve hizmetler sunuyorlar ve tek eksikleri bunları bir an önce hemen her kanaldan pazarlamak, yeni satış kanalları yaratmak! Tabii ya, zaten birçok satış ve pazarlama kanalını kullanıyorsunuz, bir tek sosyal medya kanalları kalmıştı ve şimdi ekip üyeleriniz ya da dışardan aldığınız hizmetlerle var gücünüzle bu kanallarda da ürünlerinizi ve hizmetlerinizi pompalıyorsunuz… Da, acaba doğru mu yapıyorsunuz?

Eğer müşterilerinizin, tüketicilerin en büyük ihtiyacının Facebook, Twitter üzerinde sizin reklam mesajlarınızı görmek olduğunu düşünüyorsanız devam edebilirsiniz. Ama bu hal ve hareketlerinizin satışlarınızı patlatmayacağına, boşa çaba harcadığınıza emin olabilirsiniz.

Şunu kesinlikle anlamalısınız, her şey alt üst oldu. Yeni ekosistem tüketicilerin karar alma süreçlerini tamamen değiştirdi. Ve bu karar süreçlerinde sizin durmadan kendinizi anlatmanız, reklamlarınızı yağdırmanız tüketiciler için öncelikli bir bilgi kaynağı değil. Ürün ve hizmetinizin değerini, onu daha önce kullanan ve deneyim sahibi olan kişiler belirliyor ve bunu kendi aralarında dolaştırıyor. Bu süreci marka olarak sizin yönlendirmeniz neredeyse imkansız. Daha ürün ve hizmeti pazarınıza sunmadan önce başlattığınız ve devamında yarattığınız deneyim zenginliği, pazarınızla sürdürdüğünüz iletişim ve en genel anlamda hakim olduğunuz “ilişki yönetimi” sizin ticari başarılarınızın anahtarı artık. Bu genetik kodları çözmeden 2020-2025’i görmeniz hayal…

Şimdi, sosyal medyaya ve dijital pazarlamaya ilişkin gerçekleri görmeniz için güçlü yeni anımsatmalar yapalım…

Bir, ürün ya da hizmetiniz değerli olmalı ve siz de buna tutkuyla bağlı olmalısınız. Dürüst olun ve bu dürüstlüğünüzü organizasyonunuz, ekibinizle birlikte tutkuyla  gösterin. Aksi halde nasıl olsa böyle olmadığınızı gösterecek tutkulu milyonlar ellerinde akıllı telefonlarıyla sizi bekliyor olacak. Tercih sizin!

İki, ürün ve hizmet satmak istiyorsanız, önce müşterinizi tanımaya ve onunla iletişim/ilişki kurmaya yatırım yapmalısınız. Müşterinize değer vermelisiniz ki değer görüp işinizi, markanızı ‘sohbetin’ parçası haline getirebilesiniz. Belki şaşıracaksınız ama müşterinizin 100 tane olmasıyla 1 milyon olması arasında artık hiçbir fark yok; 100 tane de olsa tek tek, 1 milyon da olsa tek tek tanımalısınız. “100’ü anladık da 1 milyon nasıl olacak” diye soracak olursanız, Coca Cola ile Nutella’nın ambalajlarının üzerindeki “Ayşelerini, Hasanlarını, Canlarını, Cananlarını” anımsatmak isterim! Bugün artık bir kişi tek başına bir kişi değil; mutluluk ya da mutsuzluğuyla sohbet içerisinde yarattığı sinerji ile binler, yüzbinler, yeri geldiğinde milyonlar demek.

Üç, dijital kanallarda pazarlama ve satış yapmak istiyorsanız doğru araçları, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanın; ama sosyal medyayı doğrudan bir pazarlama ve satış aracı olarak görmeyin. Bugün Facebook’ta, Twitter’da, Instagram’da ne kadar muhteşem ürün ve hizmet sattığınızı durmadan yağdırarak değil, müşterinizin dertlerini, hayallerini dinleyerek, onlarla yeri geldiğinde eğlenerek, onlara “yarar, değer” üreterek bağ kurmaya çalışın. Sosyal medya müşterinizi satışa “ruhsal ve zihinsel” olarak hazırladığınız bir kanaldır ve satış öncesinde müşterinizin “neden sizden satın alması gerektiğine” ilişkin bir sohbet odasıdır. Bu sohbet sırasında cömert, iyi bir ev sahibi olun; her an kapınızı yeniden çalacakmış gibi hazır bekleyin.

Şimdi yeniden düşünün, kendiniz, markanız, organizasyonunuz, insan kaynaklarınız tüm bunlara ne kadar hazır?

CEVAP VER

Yorumunuzu giriniz!
Bu bölüme adınızı giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.